Aort Diseksiyonu: Belirtileri ve Tedavisi

Çalışmalara göre aort diseksiyonu ile karşılaşan hastaların yüzde 75'i hastaneye varamadan hayatını kaybediyor. Tedavi edilmediğinde ilk üç aydaki ölüm oranı neredeyse yüzde 90'a kadar ulaşıyor. 
Aort Diseksiyonu: Belirtileri ve Tedavisi

Son Güncelleme: 30 Mart, 2022

Aort diseksiyonu, oldukça şiddetli bir travma türüdür. Maalesef, bu tipteki travmatik aort parçalanması kendi kendine ortaya çıkar. Genel tabloya bakıldığında, bu durumun ölüme sebebiyet verme yüzdesinin yüksek olduğu görülür. Kafa travmasından sonra ikinci sıradadır. Bugünkü yazımızda aort diseksiyonunun belirtileri ve tedavisi nedir, bundan bahsedeceğiz.

Bu duruma yaygın olarak yol açan sebeplerin başında trafik kazaları ve düşme etkisi gelir.

Çalışmalara göre, aort diseksiyonu ile karşılaşan hastaların yüzde 75’i hastaneye varamadan hayatını kaybeder. Tedavi olmadığında, ilk üç ayda ölüm oranı neredeyse yüzde 90’a ulaşır. Hayatta kalma ihtimalinin yüksekliğini, diseksiyonun şiddeti, onunla ilişkili hasar ve uygulanan tedavi belirleyecektir.

Aort diseksiyonu: Sınıflandırılması

kalp iç görünüm

Genellikle doktorlar pek çok tür arasında yapılan sınıflandırmaya dayanarak doğru tedaviyi belirlerler:

  • 1.grup. Bu diseksiyonlar, beta blokerlerle tedavi edilir ve stabil hale gelene veya yok olana kadar gözlemlenir.
  • 2.grup. Bu diseksiyon türünde acilen ameliyat gerekir. Ayrıca psödoanevrizma içerenler de buna dahil edilir. Ne de olsa şiddetli diseksiyonun ikincil belirtileri onlarda mevcuttur.
  • Son olarak aortun sınırlı iç yırtılması (LIT) ile karakterize olan bir orta grup vardır. Bu durumda tedavi başka etkenlere bağlıdır. Diseksiyonun stabilliği, şiddetiyle ilgili ikincil işaretlerin yokluğu ve onunla ilişkili diğer hasarlar bu etkenlerden bazılarıdır.

Aort diseksiyonu: Belirtileri

Ayrıca hastada görülen belirtiler de tedavi seçimini etkiler. Burada şiddetli aort diseksiyonunun ve diseksiyon stabilitesinin belirtilerinin üstünde duracağız.

Bu belirtilerden bazıları şöyledir:

  • Psödokoarktasyon: Aortta görülen bir anomali.
  • Şiddetli morarma.
  • Sol hemotoraksın aşırı büyük olması.
  • Psödoanevrizmanın boyutu veya sirkumferansın yüzde 50’sinden fazlasının dahil olması.

Maalesef bu etkenler aort diseksiyonunun derecesini artırırlar. Bu yüzden, yoklukları seçmeli tedaviye izin verirken varlıkları durumunda acil bir şekilde onarılmaları gerekir. Aynı anlama gelen bir başka etken de hastane önce (prehospital) hipotansiyondur.

Tanı

kan damarları

Son yıllarda hem tanı hem de tedavi seçeneklerinde bir devrim gerçekleşmiştir. Çoklu-saptayıcılı teknoloji ve yeni damar içi onarım tekniklerinin çıkmasıyla bu seçenekler evrim geçirmiştir.

Bu sayede küçük diseksiyonlar fark edilmeden olduğu gibi kalmaz. Ayrıca ölüm oranlarında da düşüş olmuştur. Bu, doğrudan prosedür seçimi ve tedavinin zamanı ile ilgilidir.

Aort diseksiyonunun doğal evrimi pek çok değişkene bağlıdır. Diseksiyon türü belirleyici bir etkendir ancak tek etken olduğu söylenemez. Bu değişkenler ihtiyaç duyulan veya uygun olan zaman ve tedavi açısından belirleyici olurlar.

Kısacası göğüs röntgenlerindeki gelişmeler sayesinde aort diseksiyonunun tanısında bir devrim gerçekleşmiştir. Artık doktorlar, daha önce gizli kalabilen ve her zaman kanamanın eşlik etmediği minimal aort diseksiyonunu fark edebiliyorlar.

Tedavi

Doktorların bu durumu tedavi etmek için başvurdukları üç yöntem vardır:

  • Beta-blokerler, kalsiyum kanal blokörleri ve sıklıkla antikoagülanlarla ilişkili olan kan basıncını düşürmek için vazodilatörlerle tıbbi tedavi uygulamak.
  • Damar içi onarım.
  • Açık cerrahi onarım.

Doktorlar prosedürü hemen uygulayabilirler veya yarı-seçmeli veya programlı bir şekilde ilerlemeyi tercih edebilirler. Son yıllarda gelişen damar içi onarım, ameliyat odasında daha az zaman geçirilmesini, kan nakline daha az ihtiyaç duyulmasını ve açık ameliyat geçiren hastalara göre daha kısa süre hastanede kalınmasını sağlar.

Bu bilgi, damar içi onarımın, uygun anatomiye sahip hastalar ve hatta göğüssel aort diseksiyonu olan çocuklar için bile tedavi seçeneği olarak iyi bir fikir olabileceği izlenimini veriyor.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Revista, & De. (2007). Estenosis aortica. Revista Argentina de Cardiologia.
  • Alva, C., Gómez, F. D., & Gutiérrez, L. Y. (2006). Estenosis valvular aórtica congénita. Actualización del tratamiento. Archivos de Cardiologia de Mexico.
  • Cuenca-Manteca, J., Salmerón-Febres, L. M., Rodríguez-Carmona, R. B., Sellés-Galiana, F., Ramos-Gutiérrez, V. E., Linares-Palomino, J. P., & Ros-Díe, E. (2006). Reparación endovascular de la rotura aórtica torácica en traumatismos cerrados. Presentación de dos casos. Angiologia. https://doi.org/10.1016/S0003-3170(06)75012-X

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.