Sarılmak Bazen Ruhunuzu Rahatlatmak İçin İhtiyacınız Olan Tek Şeydir
Sarılmaya hepimizin ihtiyacı vardır. Sarılmak üzerimizdeki yükleri hafifletir, çevremizin bize olan sevgisini anlamamızı ve kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Bizim ihtiyacımız olduğu kadar başkalarının da sarılmaya ihtiyacı vardır. Hatta bazen ruhunuzu rahatlatmak için gerekli olan tek şey sarılmaktır.
Sarılmak sevgi, anlayış, aşk ve kabul görmenin ifade edilişinin bir yöntemidir. Hepimizin hayatının bir döneminde duymaya ihtiyacı olduğu “her şey yolunda” ve “senin için buradayım” gibi anlamlara gelir.
Daha önce yayınladığımız birçok makalede kendimizi sevmenin, kendimizi beğenmenin, hayallerimiz için mücadele etmenin ve olumsuz ilişkilerden uzak durmanın öneminden bahsetmiştik.
Bugünkü makalemizde vücutların birbirine temas etmesinden ve kalplerin yan yana gelmesinden daha fazla öneme sahip olan bu sevgiyi ifade etme biçiminin düzenli olarak gerçekleştirilmesinin önemine değineceğiz. Aslında bu kendimizi karşımızdaki kişiye tamamen açmak ve ruhuna sarılmak anlamına gelir.
Peki şimdi söyleyin… Sevdiklerinize her gün sarılıyor musunuz?
Korkularınızı azaltmak ve rahatlatmak için sarılın
Hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan problemleri çözme yeteneği olan sarılma hakkında konuşmaya başlayalım. Eminiz ki bunu daha önce siz de tecrübe etmişsinizdir. Çocuklarınızla, anne veya babanızla tartıştıktan sonra ne yapacağınızı bilemezsiniz.
Ayrıca okuyunuz: Sarılmak ve İyileştirici Gücü
Gün içinde sıklıkla yaşanan anlaşmazlıklar sırasında oluşan gerginlikle kelimelerin yetersiz kaldığı anlar olabilir. Belli bir noktadan sonra mantık devre dışı kalır ancak karşımızdaki kişiyi sevdiğimizi söyleyen duygularımızı hala hissedebiliriz. Bunu bile bile bir sonuca ulaşamamak ise insanın canını acıtır.
Sarılmak gibi basit bir şey yaşanan gerginliği, stres ve çaresizliği birdenbire yok edebilir. Her şey aniden bir araya gelir: Vücutlarınız, duygularınız ve ilginiz. Akılda tutulması gereken bir başka önemli şey ise, duygusal ilişkilerde şüphe, korku ve endişenin sıklıkla yaşandığıdır.
- İlişkilerin rutine girdiği zamanlar vardır. Her gün bir diğerinin neredeyse aynısıdır ve bir zamanlar var olan sihrin artık olmadığını hissedersiniz. İşte böyle zamanlarda şüphe ortaya çıkar.
- Korkmaya başlarsınız, partnerinizin sizi hala sevip sevmediğini, sizi arzulamaya devam edip etmeyeceğini ve ilişkinizin sonsuza kadar güçlü kalıp kalmayacağını merak edersiniz.
- İşte bu güvenilirliğinizi göstermeniz gereken andır. “Her şey yolunda”, “Tabii ki seni hala seviyorum, bu nasıl çılgın bir düşünce böyle” demeniz yeterli olmaz. Böyle bir durumda insanın ihtiyacı olan kelimeler değil eylemlerdir. Ve uzun, sessiz bir sarılmadan daha etkili bir şey yoktur.
Unutmayın ki sarılmanın bir çok yolu vardır ve her sarıldığınızda bunun gerçek olduğunu, içten geldiğini ve güven verdiğini hissetmeye ihtiyaç duyarsınız. İşte o zaman tüm korkularınız yok olur, bütün evren bir araya gelir ve en üstün duygular içinizi kaplar.
Sarılmak sizi bütün dünyayla ve en sevdiklerinizle birleştirir
Kalbinizin ve hayatınızın anlamını gerçek anlamda çözdüğünüz zamanki ve buna en çok ihtiyacınız olduğu andaki sarılmalar en değerli sarılmalardır.
- Birbirini tanımayan ve sokaktan rastgele seçilmiş insanların “bedavaya sarılması” ile ilgili birçok sokak araştırması yapılmıştır. Bu her ne kadar yakınlık ifade eden bir şey olsa da en iyileştirici sarılmalar sevdiklerimizle yaptığımız güven dolu sarılmalardır.
- Eğer bir sarılma sizi dünyaya bağlıyorsa bu durum karşınızdakinin sizin için önemli bir insan olmasından kaynaklanır. Örneğin çocuklarınızla hiçbir fiziksel temas kurmadan sadece iyi geceler veya günaydın deseniz sizce nasıl olur?
- Sarılmak, herhangi bir insanı, bir çocuğu veya sizden büyük birisini tanımanın ve içsel bağ kurmanın bir aracıdır. Bu şekilde karşınızdakine sizin bir parçanız olduğunu ve bunun farkında olduğunuzu, onu sevdiğinizi ve ruhunuzun bir parçası olduğu için onu kollarınızla sardığınız söylemiş olursunuz.
Eğer doğru zamanda ve içten bir şekilde yapılırsa dünya üzerinde sarılmaktan daha rahatlatıcı bir şey yoktur. Kalbinizi canlandırır, öz saygınızı arttırır ve salgılanan endorfin sayesinde kendinizi daha hoş hissetmenizi sağlar.
Eğer karşınızdaki size sarılmak için adım atmazsa o zaman siz sarılın!
Bazen insanlar çocuklarının veya partnerlerinin biraz “soğuk” göründüğünden yakınırlar ve bu tip sevgi gösterilerine ihtiyaçları olmadığını ve hatta sevdikleri tarafından istenmediklerini düşünürler.
Bu durum onların kişiliklerinin bir parçasıdır. Ancak sarılmamaları, sarılmaya ihtiyaçları olmadığı anlamına da gelmez. Bazı insanlar bu duygusal ihtiyacını göstermekte zorlanabilir; sarılmaya yeltenmezler ve istiyor gibi de görünmezler.
- Çocuklar belli bir yaşa geldikleri zaman daha önceden bağımsızlıklarını elde etmek için mücadele ettikleri dönemlerde yaşadıkları olaylarla sarılma arasında bir ilişki kurmaya başlarlar.
- Bu tip zamanlarda endişelenmeyin, sinirlenmeyin veya sizi sevmediklerini düşünmeyin. İster inanın ister inanmayın ancak ani, kaçamak ve içten bir sarılma her zaman yüzlerinde bir gülümse oluşmasını sağlayacaktır.
Aramızdaki bağları güçlendirmek için ihtiyacımız olan şey günlük veya gelişigüzel sarılmalardır. Böylece sevdiklerimize, “her zaman senin yanındayım ve seni hep seveceğim. Hayatımdaki en güzel şey sensin” sözünü hatırlatmış oluruz.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Does hugging provide stress-buffering social support? A study of susceptibility to upper respiratory infection and illness (2014). Cohen S, et al.
journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/0956797614559284 - Touch may alleviate existential fears for people with low self-esteem (2013). Mandy Tjew A Sin, Iris K. Schneider.
psychologicalscience.org/news/releases/touch-may-alleviate-existential-fears-for-people-with-low-self-esteem.html - A cuddle a day keeps the doctor away (2006). Waring B.
nihrecord.nih.gov/newsletters/2006/02_24_2006/story03.htm